
Kanser, dünyada ve Türkiye’de yaşam kayıpları açısından halen ikinci sırada yer almaya devam ediyor. Ayrıca sık görülen hastalıklardan biri. Öyle ki, dünyada her yıl yaklaşık 15 milyon kişiye kanser tanısı konuyor. Ülkemizde ise bir yılda yeni kanser tanısı konan kişi sayısının yaklaşık 160 bin olduğunu söyleyen Acıbadem Altunizade Hastanesi Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Aziz Yazar, her yıl bu sayılarda artış gözlendiğini belirtiyor. Ancak kanser riskini düşürecek önlemler de almak mümkün. Prof. Dr. Aziz Yazar, “Tütün ve alkol kullanmamak, ultraviyole ışınlarından ve radyasyondan korunmak, Hepatit B ve C, HIV, insan papilloma virüsü ve H. pylori gibi enfeksiyonlara karşı tedbir almak, sağlıklı beslenmeye özen göstermek ve egzersiz yapmak kanser oluşumu önemli derecede azaltılabilir” diyor.
Multidisipliner yani birçok bilim dalının bir arada tedaviye katıldığı kanser tedavisinde kemoterapi, tedavinin lokomotiflerinden birini oluşturuyor. Ve bu alanda yaşanan gelişmeler de hastanın yaşam süresi üzerine etki ediyor. Bugün birçok kanser türünde yaşanan heyecan verici gelişmeler sayesinde beş yıllık sağ kalım oranlarında ilerleme ve yaşam süresinde de anlamlı uzama görülüyor. Hasta odaklı yaklaşımla kanseri kronik bir hastalık haline getirerek tedavi etmek amaçlanırken, her geçen gün umut veren ilerlemeler yaşandığını söyleyen Prof. Dr. Aziz Yazar, sözlerine şöyle devam ediyor: “Kanser artık daha iyi tanınıyor ve daha etkin şekilde hedeflenebiliyor. Yan etkiler konusunda bilgiler arttıkça da hastalar açısından hayat daha yaşanabilir bir hal alıyor. Son zamanlarda kanser tedavisinde klasik kemoterapiye yardımcı veya alternatif olarak akılcı (hedefe yönelik) ilaçlar ve imünoterapi daha fazla yer almaya başladı. Bu yeni tedaviler, kanserli hastaların tedavisinde başarının artmasını sağladı.”
Hedefe yönelik ilaçlar uygun hastada yaşam süresini uzatıyor
Özellikle son yıllarda kanserin moleküler yapısının daha iyi anlaşılmaya başlamasıyla birlikte üzerinde sıkça konuşulan hedefe yönelik tedaviler, imünoterapi ve kişiselleştirilmiş kanser tedavisiyle birlikte kanser tedavi anlayışı da değişiyor. Prof. Dr. Aziz Yazar, bu anlayışın ilk ürünü olan ve klasik kemoterapi ilaçlarının yarattığı yan etkileri de ortadan kaldırarak yaşam süresinin artmasını sağlayan hedefe yönelik ilaçlarla ilgili şu bilgileri veriyor: “Klasik kemoterapi ilaçlarının seçici olmaması ve uzun dönemde hastada bu ilaçlara karşı direnç gelişmesi yaşadığımız en önemli handikaplardı. Ancak, son on yılın en önemli gelişmesi olarak tanımlayabileceğimiz hedefe yönelik ilaçlarla yan etkiler oldukça azaldı, tedavideki başarı arttı ve kanserli hastaların daha fazla hayatta kalmaları sağlandı.” Prof. Dr. Aziz Yazar, uygun hastalık ve hasta olduğunda hedefe yönelik ilaçların kullanımıyla hastalığın kontrol altına alınabildiğini ve yaşam süresinin klasik kemoterapiye göre belirgin olarak arttığını söylüyor. Hedefe yönelik ilaçlar bugün meme, bağırsak, renal hücreli (böbrek) kanserler başta olmak üzere birçok kanser türünde başarıyla uygulanıyor.
Avuç içleriniz terliyorsa botoksla çözümü var
Terleme son derece normal ve hatta faydalı bir vücut fonksiyonu fakat özellikle ellerin terlemesi, son derece sıkıcı ve hayat kalitesini etkileyen bir durum olabiliyor. Son dönemlerde kullanım alanları giderek artan botoks ise, el terleme tedavisinde kullanılan en etkili çözümlerden birisi. “Bazı kişilerde ter bezleri fazlaca çalışır ve gereğinden fazla, gereksiz bir terleme durumu oluşur. Özellikle avuç içlerinde terlemenin olması, sürekli kullandığımız bu uzvun, konforsuz bir hayatı da beraberinde getirdiği bir gerçek. Elleri sürekli terlediği için aşırı soğuduğunu, elleriyle ne tutsa avuçlarından kayarak düşürdüğünü dile getiren hastalarımıza, son derece pratik uygulamasıyla botoks yapıyoruz” diyen Estetik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Bülent Cihantimur, işlemin ortalama 15 dakika kadar sürdüğünü söyledi.
“Aşırı terleme sorunu olan avuç içlerine, botoks uygulaması yaparak, tüm bu sorunların önüne geçebiliyoruz” diyen Op. Dr. Bülent Cihantimur, uygulamanın herhangi bir zararının olmadığını, hatta fiziksel ve psikolojik olarak, bu sorunu yaşayan herkesi son derece rahatlattığını açıkladı: “Sosyal konumu zedeleyen aşırı terleme, pek çok insanda özgüven kaybına da neden oluyor. Oysaki botoks uygulaması son derece pratik ve konforlu bir uygulama”.
Ter bezi kaslarına da botulinum toksin enjekte ediliyor
“Fazlaca terleyip sorun çıkartan avuç içlerine bir miktar botulinum toksin enjekte ediyoruz ve bu bakteri ter bezi kaslarını geçici olarak işlem yapmasını engelliyor yani terleme fonksiyonu devre dışı bırakılıyor” diyen Cihantimur, uygulama sonrası derhal sosyal hayata geçiş yapılabileceğinin ve özgürce hareket edilebileceğinin altını çizdi.

Prof. Dr. Aziz Yazar






