Prof. Dr. Bülent Erol, 10-20 yaş arasındaki çocuklarda kemik kanserinin yetişkinlere oranla daha çok görüldüğünü vurgulayarak, en sık rastlanan türlerin osteosarkom ve Ewing sarkomu olduğunu söyledi. Ayrıca, 20 yaş sonrasında kondrosarkomun sık görüldüğünü vurguladı. Kemik kanserinin en sık bulgularının hafif-orta derecede ağrı, şişlik ve kemiğin zayıflamasına bağlı gelişen kırık olduğunu belirten Erol, ‘‘Genellikle büyüme ağrısıyla karıştırılır. 10-15 yaş aralığındaki çocuklarda özelllikle diz çevresindeki ağrıların mutlaka ciddiye alınması ve basit radyografi (röntgen) çekilmesi gerekir. Radyografilerde kötü huylu bir kemik tümörünü düşündüren bulgular varsa magnetik rezonans (MR) görüntüleme yapılır. Omurga, pelvis gibi bölgelerde tümörün yayılımını değerlendirmek için bilgisayarlı tomografi (BT) de istenebilir. Tüm bu tetkikleri takiben biyopsi ile tanı konur’’ dedi. Tedavinin kanserin türüne göre değiştiğine dikkat çeken Erol, ‘‘Osteosarkom ve Ewing sarkomunda genellikle kemoterapi ve cerrahi tedaviyi kombine ediyoruz. Ameliyat öncesi 2,5-3 ay süren kemoterapi ile hem tümörü küçültmeye hem de tümörün, akciğerler başta olmak üzere, vücudun başka bölgelerine yayılımını önlemeye çalışıyoruz. Takiben tümörü uygun cerrahi teknikle, geride tümör dokusu bırakmadan, çıkartıyoruz. Ameliyat sonrası kemoterapiye değişen sürelerde devam ediyoruz. Ewing sarkomu gibi radyoterapiye duyarlı tümörlerde gerektiğinde ameliyat öncesinde veya sonrasında radyoterapi de uygulayabiliyoruz. Günümüzde vakaların büyük çoğunluğunda uzuv kurtarıcı cerrahi gerçekleştiriyoruz. Uzuv kaybıyla sonuçlanan amputasyonlara çok nadiren ihtiyaç duyuyoruz. Tümörü çıkarttıktan sonra meydana gelen büyük kemik boşlukları (defektleri) ise tümör protezleri ile veya biyolojik yöntemlerle dolduruyoruz. Özellikle çocuklarda damarlı kemik transferlerini, geri kazanılmış kemikleri, allogreftleri (kadavradan elde edilmiş ve belirli işlemlerden geçirilmiş kemik) veya bunların kombinasyonlarını içeren biyolojik yöntemleri tercih ediyoruz’’ diye konuşmasına devam ediyor. Röportaj: Şebnem ÇETİNOĞLU
